Mutlu Dağ.

Bir zamanlar, her zaman gülümseyen bir dağ vardı. Yeşil vadilerin üzerinde, kar beyaz yüzüyle sonsuz bir gülümsemeyle duruyordu. Yakındaki köy halkı ona "Mutlu Dağ" derdi.

Mutlu Dağ, köye yakın olmayı severdi. Her gün çocukların tarlalarda oynamasını, yaşlı mutlu adamların bir bankta oturmasını ve kadınların nehir kenarında çamaşır yıkarken birlikte gülmelerini izlerdi. Mutlu Dağ, hepsiyle bağlantı hissediyordu.

Bir gün genç bir kız dağın tepesine geldi. "Neden her zaman bu kadar mutlusun?" diye sordu merakla Mutlu Dağ'a.

Mutlu Dağ daha geniş bir şekilde gülümsedi. "Çünkü bu köyün mutluluğunu hissediyorum," dedi. "Buradaki insanlar güldüğünde, ben de mutlu oluyorum. Ve ben güldüğümde, onlar da mutlu olur. Anladın mı, bu bir etkileşimdir?"

Kız başını salladı. Vadiden uzaklara baktı ve evleri, ağaçları ve nehirleri gördü. "Sanırım ben de biraz senin gibi olmak istiyorum," dedi. "Her zaman mutlu ve başkalarıyla bağlantılı olmak."

Mutlu Dağ göz kırptı. "Emin olabilirsin," dedi. "Bir gülümsemeyle başlar. Bir dene bakalım."

Ve işte başladı. Kız çiçeklere, kuşlara ve hatta bankta oturan yaşlı adamlara gülümsedi. Ve Mutlu Dağ da onunla birlikte gülümsedi.

Bu dünyanın en mutlu Mutlu Dağı ve en mutlu köyüydü.

Ancak, her köy gibi, bu köy de büyüdü. Mutlu Dağ'ın yaydığı neşe ve dostluk insanları cezbetti ve kısa sürede canlı bir şehir haline geldi.

Sen de Mutlu Dağ gibi mutlu olmak mı istiyorsun? O zaman bir gülümsemeyle başla ve her zaman nazik ve şükran dolu ol. Gerçek bir arkadaş ol, tam olarak Mutlu Dağ gibi!